GÜÇLÜ, BÜYÜK EKONOMİ OLMAK RAKAMLARLA MI, DUYGULARLA MI ÖLÇÜLÜR?
İhracatçı birliklerinden bir sirkü mail kutuma düştü. Konu, Almanya’nın ‘Tedarik Zinciri Yasası’ idi. Merakla okudum. Almanya’nın yeni aldığı karara göre,
Çocuk işçiliğinin ve zorla çalıştırmanın yasaklanması gibi temel insan hakları standartlarının uygulanması büyük önem arz etmektedir. Bu minvalde, Alman firmalarının kendi tedarik zincirlerine ve bu kapsamda insan haklarına uyulup uyulmadığına ilişkin sorumluluk üstlenmeleri ve çalışan haklarının korunmasına yönelik özen göstermeleri zorunlu olacaktır.
Bununla birlikte, uluslararası alanda faaliyet gösteren ve yurt dışından ürün veya malzeme satın alan tüm büyük şirketlerin Tedarik Zinciri Yasasından etkileneceği, 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren 3.000’den fazla çalışanı olan ve 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren ise 1.000’den fazla çalışanı olan firmaların, anılan yasaya uymasının planlandığı, bu çerçevede, yasaya uygun bir çalışma biçimi geliştirilmesini teminen firmalara yaklaşık 2 ila 3 yıla yakın bir süre tanınmış olduğu ve yapılan hesaplamalara göre 2023 yılında yaklaşık 900 firma ve 2024 yılında da yaklaşık 4.800 firmanın anılan yasadan etkileneceği belirtilmektedir.
Yani artık sonunda Uzak Doğu’da zor koşullarda, yaşam standartları altında maaşlarla çalıştırılan çocuk işçiler, kadınlar için gerçek bir adım atıldı. Dünya’nın refah bölgelerinde yaşayanlar ucuz tişört giyecek diye, çocuklar oyun alanlarından mahrum kalmayacaklar.
Yaz başından beri, Avrupa’da yaşayan insanları, ürünleri, ülkelerin imajlarını gözlemliyorum. Almanya açık ara diğer Avrupa ülkelerinden gerçekten farklı. Disiplin, sistem ülkesi… ancak maalesef gözlemlediğim diğer konu ise Avrupa’da güçlü Türk Markalarımızın olmaması. İster istemez kendime sordum. Devlet bu kadar teşvik veriyor. Ülkede bir çok dernek, kurum, kuruluş var. Peki neden bizim güçlü markalarımız yok? Cevap ise çok basit. Çünkü Türk firmaların zihniyet ve odak noktası güçlü markaları ve ülke imajını desteklemiyor.