NEDEN DIŞ TİCARET YAPMALIYIZ?

Türkiye genelinde firmaların dış pazarlara açılmak istemesindeki nedenleri özetlersek;

  1. İç pazarların durgunluğu,
  2. İç pazarlarda firmanın Pazar payının artması ve artık dış pazarlara açılma gerekliliğini hissetmeleri,
  3. İç pazarlarda ödeme konusunda firmaların zorluklarla karşılaşması, (Vadesinde ödenmeyen çekler, uzun vadeler vs.gibi)
  4. İhracat yapmanın firmanın prestijini artırması
  5. Artan rekabet koşullarında, firmaların kurumsallaşmak zorunda kalarak, müşterilerine daha kaliteli hizmet götürmek için her türlü kalite belgesini almak zorunda olması ve bu sayede de firmaların ihracata hazır hale gelerek vizyonlarını dış pazarlara doğru odaklamaları şeklinde özetlenebilinir.

Tüm bu nedenler bir firmanın ihracat yapmak istemesini haklı çıkaracak yönde olmasına rağmen, tüm bunlara ek olarak, firmaların başka avantajları da olacaktır.

Peki, firmalar ihracatlarını nasıl yapacaklar? İhracat yapmak firmalara neler kazandıracak?

  1. Firmanın Pazar payı artarak ürünlerini tüm dünyada satabileceklerdir. Bu sayede firmanın karlılığı ve cirosu artacaktır.
  2. Dünya pazarlarında satılan markaların bilinirliliği ve tüketicinin bu markaya duyduğu güven çok daha fazladır. Yurtdışı seyahatlerimde şuan Türkiye’de olmayan ancak bir kaç sene sonra bir firma tarafından Türkiye’ye getirilen markalar ya da Türkiye’de çok aktif olmayıp yurtdışında farkettiğim Türk markalarına olan bakışım her zaman farklı olmuştur.
  3. İhracat yapmak için firmanın üst sınıf kalite anlayışını benimsemesi gerekir. Bunun anlamı şudur: Firma eski imajı ve vizyonundan kurtulup, kendi kabuğunu kırarak çok farklı bir vizyonla kendini ve o anki gerçekliğini aşacaktır. Kendi içinde bu gelişim sürecine hazır olan firma, dışarıda da koşulları sağlanması için gerekli olan hazırlıkları kendiliğinden yapar hale gelecektir. Firma çalışanlarının ve sahibinin vizyonunun bu yönde değişmesi ve gelişmesiyle birlikte, kendiliğinden yeni yapılanma süreci başlayacaktır ve firma kalite belgelerini almak, nitelikli personellerle çalışmak, üretimlerini daha kaliteli, daha az fire oranıyla ve daha programlı şekilde üretmek zorunda kalacaktır. Tüm bunlar yurtiçi piyasasına verdiği hizmetin kalitesini de artıracağı için, firmanın yurtiçi Pazar payı daha da artacaktır. Firmanın marka bilinirliliği, prestiji, vizyonu tamamen değişecektir. Bu değişimin kendisidir ve değişimle birlikte firma daha uzun süreler ayakta kalacaktır.
  4. Ürünlerinin tüm dünyada satılması firmanın imajını olumlu yönde artıracaktır. Ayrıca firmanın rekabet ve pazarlık şansı da artacaktır. Bu da firma çalışanlarının, müşterilerin, firma alt bayilerinin distribütör ve satış organizasyonundaki herkesin ve tabii ki firma sahibinin kendi ürünlerine bakışı, firmaya olan aidiyet duygusunu artırarak firmanın satışlarının artmasına sebep olucaktır.
  5. Firmanın finansal yapısını ve nakit akışını daha rahat ayarlayabilmesi sağlanacaktır. Yurtdışı ile çalışmanın verdiği prestij banka ve pazarlarda firmanın kredibilitesini artıracaktır. Bu da firmanın daha az nakitle daha büyük işlere adım atmasına sebep olucaktır. Örneğin, ihracat yapmak isteyen bu konuda müşterisi olan bir firmayı ele alalım. Aldığı siparişi üretmek için ihtiyacı olan hammadde alımı için yeterli nakit parası olmasın. Bu firma Eximbank’a gittiğinde, ksa veya orta vadeli kredilerden yararlanabilecektir. Bu yöntem nakit sorununu çözebilmesi için kullanabileceği yöntemlerden sadece biridir.
  6. Manevi tatmin duygusu tüm şirket çalışanlarında ve firma sahibinde gerçekleşmiş olacaktır. Firma çalışanın ürettiği ürünü bir Amerikalının kullanıyor olması, Alman Bay Hans’a mal satıyor olmak eminim ki herkesi mutlu edip, insanların globalleşme kavramını sadece kavram olmaktan çıkarıp deneyimlemesine neden olacaktır. Daha önce ithalat ihracat yapmamış, danışmanlığını yaptığım firmalarda bu olguyu sıklıkla gözlemlerim. Firma birlikte çalışmamız neticesinde ihracat/ithalat yapmaya başlar. Yurtdışından gelen misafirler, yurtdışına yapılan ziyaretler sırasında, firma sahibi ve çalışanları yurtdışı ile iş yapmaktan ötürü yaşadığı sevinci görürüm. Misafirler ağırlandıktan ülkelerine döndükten sonra en az iki hafta o kişilerin yaptığı şeyler, alışkanlıkları firma içinde konu olur. Yurtdışına çıkan elemanlar ise, hayatın sadece ülkemiz ile sınırlı olmadığını idrak eder ve çalışanlar yabancı kültürlerle içli dışlı olmak zorunda kalarak kendi kişisel gelişimlerine de katkıda bulunurlar. Böylelikle farklı kültürleri, yaşam biçimlerini tanıma fırsatı sağlarlar. İnsanların ruhsal ve zihinsel gelişimlerinin itici güçleri; kitap okumak, seyahat etmek, yeni kültürler ve bu kültürlerdeki insanları tanımak olduğunu deneyimlemişimdir. Bu açıdan firmanın ihracat yapmasını malı sadece yurtdışına satıp, dövizi yurtiçine getirmek ve bol karlılık olarak görmemek lazım. Ben iş hayatım boyunca, Alman, İspanyol, Çinli vs. gibi çok farklı ülkelerin ticaret insanlarından kendi adıma çok değerli tecrübeler edindim. Bu açıdan eğer gelişmek istiyorsak, eğer çoğalmak istiyorsak, sınırlarımız bu ülke bu coğrafya olmamalıdır. Kendimizi ve sınırlarımızı aşmanın bir yolu ihracattır.
  7. Türkiye ekonomisine katkıda bulunmanın en temel yollarından biri olan ihracat yapmak firmanın daha çok teşvik, hibe ya da desteklerden yararlanmasına neden olacaktır. Şu anda Türkiye’de doğan her bebek borçla doğmaktadır. Bu borçları silmenin yegâne koşulları;
  • Üretim yaparak ve/veya hizmet sağlayarak yeni istihdam olanakları açmak
  • Turizmi artırarak, ülkeye döviz girmesini sağlamak
  • Dış pazarlara açılarak ülkeye döviz girmesini sağlamak

Dolayısıyla, ihracat yapmak aslında bizim ülkemize olan bir görevimizdir. Olaya bu şekilde bakmak bizi ‘ben’ bilincinden ‘biz’ bilincine götürecektir. Başka türlü daha kaliteli, daha rahat, daha huzurlu hayatlar yaşamamız mümkün değildir.

Yazımın sonuna gelirken, henüz ihracat yapmayı düşünmeyen firmaları umarım ikna edebilmişimdir. Sizlere huzurlu, bol kazançlı, hayırlı, keyifli günler diliyorum.

Elif PEKÇETİN

Yorum bırakın